15 Şubat 2010 Pazartesi

Bir Yolculuk Hikayesi

Amcamı biliyorsunuz. Hani şu beni görmeye gelmeyen... Gelmemesinin nedeni evlenecek olmasıymış. Aslında ben doğmadan önce evlenecekmiş amcam fakat benim annemin karnında böyle uzun bir yolculuk (Eskişehir-Aydın) yapmamı istemediklerinden yani yalnızca benim için Berçem Teyze ile evliliklerini ertelemeye karar vermişler. Fakat babamın dediğine göre bahara kadar da bekleyemeyip kışın ortasında evlenelim diye tutturmuşlar. Böylece anne karnında gitmek zorunda kalmadığım yolu dünya gözü ile görme şansım oldu olmasına ama hem benim doğumum sırasında amcamın iki ayağı bir pabuca girdi hem de ikinci ayımın sonunda yaklaşık sekiz saatlik bir yolculuğa çıktım.

Yoldan yana ne anlatayım bilmiyorum. Arabanın arkasına, araba koltuğuma yatırıyorlar beni. Üstelik yüzüm de arabanın arkasına dönük... Uyumayayım diyorum, pencereden dışarıyı izleyeyim diyorum ama o nasıl güzel bir sallantıdır; o ne tatlı bir motor uğultusudur... Dayanamıyorum; daha bizim sokağın köşesini dönmeden dalıyorum uykuya. Yoldan hiç bir şey hatırlamıyorum bu yüzden de. Yalnızca mola verdiğimiz yerlerde kâh biberondan kâh memeden emdiğim süt var aklımda. Annem bir ara arabada giderken de süt verecek oldu ama midem bulanıp, içtiğim bütün sütü çıkarınca bir daha böyle bir şey yapmaması gerektiğini öğrendi. Ben de arabamıza imzamı atmış oldum.

Denizli'den sonra sıkıldım ama. Aydın'a kadar yol uzadı da uzadı. Babannem ve dedemin evine ulaştığımızda gözler üzerimdeydi. Babamın babannesi ve halası ile ilk tanıştım. Orada benim için ayırabilecekleri bir oda bulunmadığı, daha doğrusu evleri kaloriferli olmadığı için geceyi (ve sonraki geceleri) babamın teyzesinin evinde geçirdik. Babamın ve annemin teyzelerine, halalarına ya da amca ve dayılarına nasıl hitap etmeliyim acaba? Şimdilik büyük teyze, büyük hala, büyük amcada karar kıldım. Babamın teyzesi yani benim büyük teyzem ne şen şakrak öyle... Kıpır kıpır, yerinde duramıyor. Büyük teyzemin oğulları yani babamın kuzenleri Barış ve Doğacan abilerle de tanıştım. Ayrıca teyzemin eşi Muhterem Amca ve babamın dedesi ile de... Doğacan Abi ve büyük dedem ile birer fotoğrafımı koyuyorum aşağıya:


Babannemin evi ile büyük teyzemin evi arasında gündüz gece mekik dokudum. Onlarca değil, belki yüzlerce kişiyle tanıştım. Ne çok tanıyanım varmış.

Düğün gecesi beni Doğacan Abi'nin bakıcısı Zeynep Teyze'ye bıraktılar. Amcamla Berçem Teyze'ye mutluluk dileklerimi salonda iletemedim yani. Ama sevgili amcamın beni her an yanında, hatta yüzünde, gözünün önünde hissettiğine eminim. Zira tıraş sonrası yanıp kızaran, hatta kabaran yüzüne benim pişik kremimi sürdüler. Hatırlarsınız, sünnetten sonra "cici"me göz kremi sürülmüştü de, gözüm kadar değerli demiştim. Şimdi de popomun kıymetini anlamış oldum. Amcamın şu güzelim yüzüne gülen gözlerine bakın siz de bana hak vereceksiniz.

Gelin-Damat ve gizli kahramanımız

Yeni tanıştıklarım arasında en çok Doğacan Abi'yle anlaştık. Ben onu çok sevdim sanırım o da beni çok sevdi. Umarım daha çok zaman geçirme fırsatımız olur.

Eskişehir'e dönüş yolunda Barbaros Amcalar'a uğradık. Yeni ev almışlar ve onları tam taşınmanın ortasında yakaladık. Çağla Teyze de Barbaros Amca da her zaman oldukları gibi güleryüzlüydüler. Onları görünce insan yanlarından ayrılmak istemiyor doğrusu.

Eve geldiğimizde hava kararmıştı. Hiç dönmese miydik ne?