6 Mayıs 2010 Perşembe

Bayram Geldi

1 Mayıs bayramınız kutlu olsun. Benimki kutlu oldu.

Eskişehir'de 1 Mayıs'a katıldık ailece. Herkes çok ilgilendi benimle. Devrim Amca'yla Fulya Teyze Deniz'i de getirmişler. Hem tanıştık hem de ikimiz birlikte alanın yaş ortalamasını düşürdük. İçinde benim adımın da geçtiği şeyler söylediler yüksek sesle ve hep birlikte. Mahir ve Hüseyin diye kimseyi tanımıyorum ki ben... Bilemedim. Zaten olup biten her şeyi anlamam da beklenmiyor benden herhalde. Rengarenk bayraklar, flamalar gördüm. Herkes mutlu (ama biraz öfkeli mi ne?). Kalabalık, çok kalabalık... Bayramın orta yerinde mışıl mışıl uyudum.

Merhaba Deniz, ben Ulaş. Daha önce tanışmış mıydık?

*

Akşama Irmak Kuzen'in doğum gününü kutladık. Daha doğrusu kutladılar; çünkü uyudum ben yine. Uyku yüzünden sosyal ortamları kaçırıyorum.

Ertesi gün de Barbaros Amca ile Çağla Teyze geldiler. Sayelerinde üç gün sürdü bayramım. Şu adamın güzelliğine bakar mısınız?

Seyyah Olup Şu Alemi Gezerim

İlk Osmanlı Medresesi'nde

23 Nisan'dı. İznik'e gitmeye karar verdi bizimkiler. Bir buçuk saatlik yolculuğun ardından vardık. Babam beni boynuna astı; güneşten korunayım diye şapkamı taktılar. Önce ben doğmadan 1685 yıl önce toplanan İznik Konsülü'nün yapıldığı kiliseyi gezdik. Sonra göl kenarında balık yedi annemle babam. Göl kenarı gezintisi yaptık. Şiir öğrendim ben İznik Gölü ile ilgili:

"Bu göl İznik gölüdür.

Durgundur.

Karanlıktır.

Derindir.

Bir kuyu suyu gibi

içindedir dağların.

Bizim burada göller

dumanlıdırlar.

Balıklarının eti yavan olur,

sazlıklarından ısıtma gelir,

ve göl insanı

sakalına ak düşmeden ölür.

Bu göl İznik gölüdür.

Yanında İznik kasabası.

İznik kasabasında

kırık bir yürek gibidir demircilerin örsü.

Çocuklar açtır.

Kurutulmuş balığa benzer kadınların memesi.

Ve delikanlılar türkü söylemez.

Bu kasaba İznik kasabası.

Bu ev esnaf mahallesinde bir ev.

Bu evde

bir ihtiyar vardır Bedreddin adında.

Boyu küçük

sakalı büyük

sakalı ak.

Çekik çocuk gözleri kurnaz

ve sarı parmakları saz gibi."


Çok sevdiğim, özellikle gündüzleri uykuya yatarken babamın bana okumasına bayıldığım Sevdalı Bulut kitabını yazan Nazım Amca yazmış bu şiiri... Şiiri tam anlamadım. Keşke Nazım Amca daha çok çocuk masalı yazsaydı. Bunu bilir bunu söylerim.

Göl kenarında o kadar oyalandık ki, neredeyse İznik Müzesi'ne yetişemiyorduk. Hızlı da olsa onu da gezdik.

Küçüçük çocuğa da bilet kesilmez ki...

Çeşit çeşit çini gördüm. Çok istedim; bana da küçük bir hatıra aldılar.

Dönüş yolu gidişten daha uzun sürdü. Çok yoruldum.