İlk Osmanlı Medresesi'nde
23 Nisan'dı. İznik'e gitmeye karar verdi bizimkiler. Bir buçuk saatlik yolculuğun ardından vardık. Babam beni boynuna astı; güneşten korunayım diye şapkamı taktılar. Önce ben doğmadan 1685 yıl önce toplanan İznik Konsülü'nün yapıldığı kiliseyi gezdik. Sonra göl kenarında balık yedi annemle babam. Göl kenarı gezintisi yaptık. Şiir öğrendim ben İznik Gölü ile ilgili:
"Bu göl İznik gölüdür.
Durgundur.
Karanlıktır.
Derindir.
Bir kuyu suyu gibi
içindedir dağların.
Bizim burada göller
dumanlıdırlar.
Balıklarının eti yavan olur,
sazlıklarından ısıtma gelir,
ve göl insanı
sakalına ak düşmeden ölür.
Bu göl İznik gölüdür.
Yanında İznik kasabası.
İznik kasabasında
kırık bir yürek gibidir demircilerin örsü.
Çocuklar açtır.
Kurutulmuş balığa benzer kadınların memesi.
Ve delikanlılar türkü söylemez.
Bu kasaba İznik kasabası.
Bu ev esnaf mahallesinde bir ev.
Bu evde
bir ihtiyar vardır Bedreddin adında.
Boyu küçük
sakalı büyük
sakalı ak.
Çekik çocuk gözleri kurnaz
Çok sevdiğim, özellikle gündüzleri uykuya yatarken babamın bana okumasına bayıldığım Sevdalı Bulut kitabını yazan Nazım Amca yazmış bu şiiri... Şiiri tam anlamadım. Keşke Nazım Amca daha çok çocuk masalı yazsaydı. Bunu bilir bunu söylerim.
Göl kenarında o kadar oyalandık ki, neredeyse İznik Müzesi'ne yetişemiyorduk. Hızlı da olsa onu da gezdik.
Küçüçük çocuğa da bilet kesilmez ki...
Çeşit çeşit çini gördüm. Çok istedim; bana da küçük bir hatıra aldılar.
Dönüş yolu gidişten daha uzun sürdü. Çok yoruldum.
2 yorum:
Konsullere gelesin ulasakis! Bizi yazmiyorsun hic, zaten fotograflari da gondermedin. Ayrica bakiyorum da, tarayici kullanmaktan da bihabersin. Soyle babacigina da tarayici kullanmayi ogretsin sana. Muze biletinin fotografi mi cekilir yahu!
Pazartesi gunu seni yikayacaktik, erkenden uyumussun. Annen ve baban da bu konuda o kadar dikkatliler ki, uyuduktan sonra deprem olsa, uyanma diye yataginla cikaracaklar seni.
Cok ozlemisim. Tez zamanda goruselim.
okumuyorsun ya da sabırsızsın kardeşim.
Yorum Gönder