30 Haziran 2012 Cumartesi

Ulaş Sözlüğü I

Yeni başlayanlar için benimle sağlıklı iletişim kurma kılavuzu hazırlamaya karar verdim, aklıma geldikçe böyle listeler hazırlayacağım.

İlk sıradakiler benim kullandığım ifadeler, ikinci sırada gelenler sizin anlamanız gerekenler. Çok çabuk öğreniliyor, hele bir başlayın...

Öcü geldi--> Burnum aktı.
Ev--> Salon
Oda--> Ulaş'ın odası
Sürpriz--> Kinder süt dilimi
Pidig--> Puding
Kel dede--> Nuri dede
Emmi--> Doğan amca
Çizgi--> Çizgi film
Bunun pili bitmiş (örneğin kalem için)--> Bu çalışmıyor (kalem örneğinde "yazmıyor").
Bem--> Ben (Birinci tekil şahıs değil, şu derimizin üzerindeki küçük siyah noktalar, üç tane oldu)
Yorgan, Papi, meme--> Uykum geldi.
Ondan istiyorum (baş parmağımı da otostop çeker gibi hareket ettirmek suretiyle)--> Kinder süt dilimi istiyorum.
Atta gidelim mi?--> Espark'a gidelim.
Bakkal--> Market

27 Haziran 2012 Çarşamba

Bu nedir?

"Bu nedir?"
Bu özgürlüktür. Beze bağımlı olmaktan kurtulmak, günde üç kere dört kere yatakta bacakları havaya kaldırmaktan kurtulmaktır.

Bu aynı zamanda da bağımlılıktır. Tuvalet meselesini eve bağlamak demektir. Evden çıkıp bir de çişin geldi ise mızıldanmak hatta ağlamaktır.

Bu disiplindir. Kaslarına hakim olmaktır. Bedenine az da olsa hükmedebilmektir. Ne zaman çiş yapacağına karar vermektir. Yani "benim bedenim benim kararım"dır.

Bu iradedir. Doğal fizyolojik zorunluluklara karşı gelmek, bilemedin erteleyebilmektir.

Bu keyfiyettir. Bazen eğlencesine gidip oturmak içindir. İçine yapılan çişle kakayla eğlenmektir.

Bu büyümektir. Büyüdüğünü herkese gösterebilmektir. Tuvaletini anne-baba gibi yapabilmektir.

Bu özgüvendir. Çünkü yukarıda yazan herşeyin farkında olmaktır. Çişimi tutabiliyorsam başka şeyler de yapabilirim demektir.

Bu aslında araçtır. Hayatta daha neler başaracağımın göstergesidir. Büyütmeye de gerek yok, gidip doğal bir ihtiyacı gidermektir.

Bu mutluluktur. Başarmanın, büyümenin, eğlenmenin ve anneyle babayı mutlu görmenin mutluluğudur.

"Bu mutluluktur, gözlerimin içinin gülmesidir."

Bu ucuzluktur. Bebek bezlerinin kaç para olduğunu biliyor musunuz?

Bu yeni kıyafetlerdir. Bir tuvalet değişikliği daha önce hiç sahip olmadığım farklı kıyafetleri de gerekli kıldı, hayret!

Bu komiktir. Annenin babanın ben buna oturduğumda girdikleri bir pozlar var ki...

E ama bu son da değildir. Yalnızca "şu"na geçişin bir ön adımıdır. Atılmalı ve hemen bir sonraki aşamaya geçilmelidir -ki geçilmiştir:)


"Şu"

6 Haziran 2012 Çarşamba

Günlerimiz

"Günler sarmal bir yay gibi". Nasıl da hızla geçiyor zaman! Daha dün "okullu olmuştuk". Şimdi dönem bitti, başarı belgemi bile aldım.




Günlük rutin şu şekilde kreşe başladığımdan beri: Sabah yedi civarı kalkış, süt-gofret, hazırlanma, sekiz buçuk dokuz arası kreş, kreşte EĞLENCE-OYUN-ŞARKI-ARKADAŞ-ÖĞRETMEN-EĞLENCE-OYUN-EL BECERİLERİ-PARTİ-ARKADAŞ-ÇOK AZ YEMEK-AMA OYUN-EĞLENCE, öğlen saat birde eve dönüş, hemen yatağa, üç saat uyku, dörtte uyanıp yemek, oyun, mahur, kalem, çizgi, hava güzelse park, yine yemek, elma, portakal suyu, yoğurt, belki yine yemek, altıda babanın eve dönüşü, yediden sonra annenin eve dönüşü (kapı önü oyunları eşliğinde), açsam onlarla birlikte yemek, değilsem biraz çizgi film, sonra sohbet, oyun, oyun, süt-gofret, dokuz buçukta uyku...

Anlayamadığım, bu rutinin içerisinde her şeyin çok da fazla değişiyor olması... Ben değişiyorum. Çok konuşuyorum, bizimkileri şaşırtacak cümleler kurup, güldürecek tepkiler veriyorum. Kişiliğim, kimliğim gelişiyor. Taleplerim artık yalnızca doğal ihtiyaçlardan kaynaklanmıyor. İlgi duyduğum, seçtiğim, karar verdiğim yani BENİM istediğim, farkında olduğum taleplerim var. Hangi kıyafeti giyeceğime, nereye gitmek istediğime, neyi sevmediğime, hangi yemeği yiyeceğime ben de karar veriyorum. Neyse ki, bir talebim karşılanmayınca inat etmiyorum, tutturmuyorum ama taleplerimin karşılanmasını sağlayacak başka güzel yollar da buluyorum. "Anneciğim" diyorum örneğin ve bu söz bir hayli kapıyı kolayca açıyor. Bizimkileri üzecek bir şey yaptığımda "özür dilerim" diyorum ve tepkiyi hafifletiyorum. Sevgi sözcüklerini yalnızca bilmekle kalmıyor, tam da yerinde kullanıyorum.

Süheyla Teyze yerine İlknur Teyze geldi. Bir iki günlük şaşkınlıktan sonra alıştım ona da. Arada sırada ziyaretime geliyor Süheyla Teyze. Bazen özlüyorum, babama söylüyorum. Ama bu ayrılık sürecini de, yeni teyzeye alışma sürecini de bir skandala çevirmedik.

Kreşe başlama kararını çok zor almıştı annemle babam. Şimdi daha rahat içleri. Bendeki gelişimi görüyorlar tabi. Bu gelişimi büyük oranda kreşe başlamama bağlıyorlar. Daha sosyal, daha bağımsız hissediyorum ben de kendimi. Bu güveni kreş sayesinde kazandım sanırım, evet.

Kreşteki arkadaşlarımı anlatıyorum evde hep. Daha önce de yazmıştım Ege ve Bigem. Ama artık daha fazla arkadaşım var, Başar, Murathan, Ece, Kerem, Zeynep evde hep adını andıklarım. Bigem bir adım önde hepsinden.



Son bir kaç yazı yeterince eğlenceli olmadı sanki. Annem kızacak yine, sen ne güzel şakalı yazıyordun ne oldu sana diyor. Olgunlaştım tabi biraz. Ama bu şakacı kişiliğimden büsbütün uzaklaştığım anlamına da gelmiyor. Sık sık şakalar yapıyorum evde. Yine de buraya yazarken ciddileştiğimin farkına varıyorum ben de. Sonraki yazılarda telafi ederiz.