27 Aralık 2009 Pazar

Ziyaretler (II)

Yine ben.

Geçtiğimiz hafta sonunun yoğunluğunu paylaşamamıştım sizinle; onları anlatayım.

Bir kere anneannemle dedem cuma akşamından gelerek haftasonunun tamamını bizde geçirdiler. Anneannemin kolu "uf" olduğu için canı sıkkındı biraz ama ben onu da eğlendirmesini bildim. Zaten bu aralar evdeki herkesin tek eğlencesi benim.

Pazar günü Duygu Hala, eşi Okay Amca ve minik oğulları Çınar Abi geldiler ilk olarak. Abi dediğime bakmayın, daha iki yaşında değil ama şimdilik mecburiyetten abi diyorum. İkimiz daha da büyüyüp aynı çetenin üyesi olacak yaşa geldiğimizde birbirimize abilik taslayacağımızı sanmıyorum. Çınar'dır, Ulaş'tır yani benim için. Çınar Abi araba koltuğundan pusete, küvetten çeşitli çap ve ebatlarda kıyafetlere kadar o kadar çok şeyini paylaştı ki benimle aslında şimdiden kardeş olduk bile. Duygu Hala'nın saçının karizmasına dikkat...

Onların ardından da Nil Teyze, Serdar Enişte ve kuzen Irmak geldiler. Kuzen beni biraz kıskanıyor mu ne? Yüzüme bile bakmıyor. Ama ben hissediyorum, bir yandan da göz ucuyla süzüyor beni. Benden daha çok Çınar'la ilgilendiği de gözümden kaçmadı bu arada. O beni kıskansa da, ben onun şirinlik kumkuması bir kız olduğunu düşünüyorum. Fotoğraftan da belli olmuyor mu?

*

Tam 19. gün göbeğim düştü. Annem babam benden daha çok rahatladılar. Bakalım nereye atacaklar göbeğimi? Ben Paris, Venedik falan gibi yerleri tercih ediyorum. Anlatmaya çalışıyorum ama anladıklarından emin değilim.

Meğer bekledikleri göbeğimin düşmesiymiş: Ertesi gün el birliğiyle yıkadılar beni. İyi ki babaannemle dedem de bizimle birlikteler. Yoksa bu anne-baba hasta ederdi beni yıkayacağım derken. Fakat yılbaşından önce gideceklermiş. Bakalım ne yapacağız?

Hiç yorum yok: